28 Temmuz 2016 Perşembe

KURAN'DA ŞEYTANIN ÖNCEKI HALI AZAZIL (İBLIS ŞEYTAN AZAZAL) KIMDIR

" Ve o zaman meleklere (ve cinlere): " Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler. Yalnız iblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu." (Bakara, 34) ‘İblis’, kelime anlamı yönünden, hayırsız olan, zarara uğrayan, şaşkınlığa düşen manalarına gelmektedir. Asıl adı İblis olan Şeytanın bir adı da Azazildir. Cinlerin yaratılması, insanların yaratılmasından çok öncedir. Aralarında uzun devirler geçmiştir. Cin kelime manasıyla, “gizli, örtülü varlık, görülmeyen şey” anlamına gelir. Çeşitli şekillere girebilen, ateşten yaratılmış, manevi, ruhani, gizli varlıklara verilen addır. İblis kelimesi Kur'an-ı Kerim'de 11 yerde geçer. Şeytana, işlediği hatanın onu sonsuza kadar hüsrana (zarara) uğratması sebebiyle ‘iblis’ denmiştir. İblis, Şeytanın Kur’an’daki özel adıdır. İblis, insanı kıskanması yüzünden Allah’a karşı gelen ve O’nun huzurunda küstahlık yapıp kibirlenen ve bu yüzden de kovulan (racim olan), insanın en önemli düşmanıdır. "Şeytan" ise, uzaklaştı manasındaki "şatane" fiilinden türemiştir. Yandı anlamındaki "şâta" fiilinden türediğini öne süren bazı âlimler de vardır.
eytan kelimesinin aslının "Satan" olup, bunun İbrânîce olduğu, rakip, muhalif gibi anlamlara geldiği, Tevrat'ta da bu anlamda kullanıldığı da ileri sürülür. Şeytan, cinlerden ve insanlardan en şerli (en kötü) yaratıkları nitelemek için kullanılan bir kavramdır. "Şeytan" ve çoğulu olan "şeyâtîn" kelimeleri Kur'an-ı Kerim'de toplam 88 yerde geçmektedir. Şer'î ıstılahta, Yüce Allah'ın Hz. Âdem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilâhî rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı olan cinlerin inkârcılarından gizli bir varlıktır. Kur'an, şeytanla İblis'in fonksiyon bakımından aynı olduklarını gösteriyor. Şeytan, İblis'in faal hale geçişinde aldığı ad, kuvvetlerinin tümüne verilen ad; İblis de şeytan denen şer kuvvetin kaynağı, babası olan varlığın özel adıdır. Hz. Âdem’in cennetten çıkmasına sebep olan şeytanın, İblis’ten başka ‘Azâzil’, ‘Adüvvullah’ gibi adları da vardır. İblis, şeytanî bütün faaliyetlerin beyni ve babası konumundaki varlıktır. Cinler dumansız, halis, öz ateşten veya yakıp kavurucu, alevli bir ateşten yaratıldıkları ifade edilmektedir. Hadis-i şerifte, Peygamberimiz (asm) meleklerin nurdan, cinlerin de alevli bir ateşten yaratıldıklarını haber vermiştir. (Müslim) Şeytan ise kelime manasıyla, gözle görülmeyen, azgınlık ve kötülükte ileri giden, kibirli, asi, insanları saptırmaya çalışan cinlere denir.
Hz. Âişe (r.anha)’nin rivâyetine göre Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Melekler nurdan yaratıldılar. Cinler zehirli ateşten. Âdem ise, size özellikleri söylenen şeyden (topraktan) yaratıldı.”2 Evrende Hz. Âdem'den önce yaratılmış melek ve cin adında iki varlık mevcuttu.3 Şeytan, cin denen varlık grubuna mensup idi.4 Ruhanî varlıklar üç kısımdır. Birinci kısma girenler, Allah'a itaat ve ibadet eden meleklerdir ki, bunlar Allah'a hiç isyan etmezler, yanlış iş yapmazlar ve insanı aldatmazlar. İkinci kısımdakiler, şerir ve isyankâr olan şeytanlardır. Bunlar, insanları aldatırlar, şer ve kötülük için çalışırlar. Üçüncü nevi ruhanî yaratıklar ise, ikisi ortası olan gizli yaratıklardır. Bunların hayırlıları ve Allah'a itaat edenleri olduğu gibi; şerlileri ve Allah'a isyan edenleri de vardır. Özel anlamıyla cin, bunlara denir. Cin denince, mü’mini de kâfiri de olan ruhanî varlıklar anlaşılır. Hz. Âdem'e secde emrine kadar, hissiyatına/nefsine dokunan bir teklif yapılmamış ve imtihan olunmamıştı. Onun bu âna kadar, Allah'ın emirlerine göre mi, yoksa öz nefsinin isteklerine göre mi hareket ettiği bilinmiyordu. İlk imtihanında kaybetti; Âdem'e secde emri, onun hissiyâtına ters düştü. Emri yerine getirmekten kaçındı.
Eski adı Azâzil olan olan şeytan, Hz. Adem'e secdeyi kabul etmediği andan itibaren, "hayırdan ümidini kesmiş, pişmanlık ve üzüntü duyan" anlamında İblis; secde etmeyiş sebebi olarak da "beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın" diyerek hükümsüz bir bahane ve kendisince geçerli bir gerekçe gösterdiği ve Hz.Âdem'i cennetten çıkarmaya çalıştığı andan itibaren de Şeytan adını almıştır. Dolayısıyla İblis ve Şeytan, davranışlarına paralel olarak, ona sonradan verilen iki isimdir. Kur'an'da Hz. Âdem'e secde söz konusu olan bütün âyetlerde özellikle "İblis" kelimesinin kullanılmış olması, bu görüşü desteklediği gibi, âyetlerde kullanılan kelimelerin yerli yerince seçilişi ve Kur'an'ın yüce üslûbu hakkında bir fikir de vermektedir. “Şeytan” kelimesi; azgınlıkta, şer ve kötülükte emsalsiz olan, şerir ve inatçı anlamına gelen her azgına verilen bir cins isimdir. Şeytan kelimesinden, daha çok, cin cinsinden olan cin şeytanı anlaşılırsa da, kötü ruhlu insanlara da bu ad verilir. Dolayısıyla, kötü ruhla alakası olan, görülen veya görülmeyen her kötü ve haktan uzak ve insanları sapıttıran şeylere şeytan ismi verilir. Cin şeytanı olduğu gibi, insanlardan da şeytanlar vardır. İnsan ve insan şeytanı görüldüğü halde, ruhta gizlenen kötülük görülmez; eserleri ile bilinir. Bu sebeple, şeytan isminden, genel olarak, gizli ve kötü bir kuvvet, kötü ve habis ruh anlaşılır. İnsan şeytanı, cin şeytanına tâbi, ona bağlıdır. Yaratılışta her cins, bir “ilk fert” ile başladığından, “şeytan” denilince, bu cinsin ilk ferdi olan ve atası sayılan ilk şeytan, yani “İblis” akla gelir. İblis, şeytanın özel ismidir. Allah'a isyan ederek kibirlenip böbürlenen ve insan neslinin ilk ferdi Adem (a.s.)’e secde etmeyen İblis, ilk şeytandır, şeytanların atasıdır. Şeytan cinlerdendir. “Hani Biz meleklere, ‘Adem’e secde edin’ demiştik de, İblis’ten başkası hemen secde etmişti. O, cin’den idi. Rabbinin emrine karşı gelmişti.”5 Şeytan, kötülüğün, küfrün, zulmün, şirkin temsilcisidir. Allah’a ilk isyan eden varlık şeytandır. Allah şeytana kıyamete kadar yaşama hakkı vermiştir. Yani kıyamete kadar ölmeyecek, devamlı olarak Allah’ın kullarını doğru yoldan çıkarmak için çalışacaktır.
Şeytan, insanı hak yoldan, selim fıtrattan aldatma ve çarpık gösterme sayesinde uzaklaştırabilmektedir. İnsanı gurura, hayale, çirkini güzel görmeye sevk eden şeytan iç dengeleri alt üst eder ve gerçeğin çehresini değiştirir. İnsanın doğruyu-yanlışı, hakkı-bâtılı fark edememesi böyle başlar ve bu gidiş, sapma, uçuruma yuvarlanmayla son bulur. Şeytanın kullandığı en büyük silâh, insanı gurura sevketmektir. Gururun esas anlamı, aldanmak ve bu aldanışla eşya ve olayları çarpık görmektir. O halde şeytanın başarısı, onun kuvvetinde değil; insanın kuvvetlerini, insanın aleyhine kullanabilmesinden kaynaklanıyor. "Şeytan insanlara, vaatlerde bulunur, onları hayale sevk eder. Ve şeytan insanlara gururdan/aldanmadan başka bir şey vaat etmez."6 Şeytanın bu gururu istismar etmesine, daha ilk insanın sürçmesi anlatılırken dikkat çekilmiştir.7 Şeytan, insanı Allah yolunda infak etmekten fakirlikle korkuturak caydırdığı gibi 8 bâtıl yolda saçıp savurmayı, israfı körükler. "Şu bir gerçek ki, israfla saçıp savuranlar, şeytanın kardeşleridir ve şeytan, Rabbine karşı çok nankördür."9 Aynı şekilde şeytan her türlü haramı ve aşırılığı, fahşâyı, sosyo-psikolojik bozuklukları emreder.10 Şeytanın yaydığı bozukluklardan biri de fâizdir. Fâiz yiyenler, şeytanın çarpmasına uğramış kişilerdir.11 1-Kehf, 50; Hicr, 27; Rahman, 15 2-Müslim, Zühd 10, Hadis no: 2294, 4/2294 3-Bakara, 31; Hicr, 26-29 4-Kehf, 50 5-Kehf, 50; Bakara, 34 6-Nisâ, 120; İsrâ, 64 7-A'râf, 20 8-Bakara, 268 9-İsrâ, 27 10-Bakara, 268; Nur, 21 11-Bakara, 275
Devamı

GERÇEK SIYAH BAYRAKLILARI NASIL TANIYACAĞIZ

Gerçek Siyah Bayraklıları nasıl tanıyacağız? Bugün Afganistan, Irak ve Suriye'deki Siyah Bayraklılar aradığımız ordular olabilir mi? İlahi adaletin farkında olmayan CIA ve Mossad nerede hata yaptı? Mossadın B planı nedir? Hadislerde Hz.Mehdi'nin orduları denince akla ilk gelen Siyah Bayraklılardır. Çıkış hedefleri Kudüs'ü feth etmek olacaktır. Zalim Süfyanla çarpışıp "Büyük İsrail Projesi"ni sekteye uğratacaklardır. Bu nedenle hadislerin takip eden bu istihbarat örgütleri Siyah Bayraklılar konusunda Müslümanların kafalarını karıştırmayı planlamışlardır. Şimdi bu istihbarat örgütlerinin yaptıkları hata ve oynadıkları oyunu hadisler ışığında görelim. "Onların sarıkları siyah elbiseleri beyaz olur ve başlarında Şuayb Bin Salih Temimi bulunur."(Nuaym bin Hammad)
Mossad'ın B planı ise Süfyandır. Hadislerde Süfyan, hiç bir zaman Kudüs'e saldırmamış, aksine Suriye ve Irak'ta (Küfe ve Kerkük) katliamlar yapıp Kral Abdullah'ın ölümü ile parçalanacak olan Arabistan'a (Medine) ordular gönderecektir. Grubumuza ait manevi bir ifşaatta, hafif sarışın az sakallı bir genç ile esmer zayıf bir kişinin beraber Cevşeni Kebir okudukları görülmüştür. Bilindiği gibi bu iki zat hadislerde tarif edilen Siyah Bayraklıların komutanlarıdır. Cevşeni Kebiri okumaları ile yavaş yavaş faaliyete başladıklarının işaretidir. Siyah Bayraklıların çıkışına az kaldı. En doğrusunu Allah bilir.
Devamı

HZ.Muhammed (SAV) Haber Verdiği Kıyamet Alametleri


Hz.Muhammed (SAV) Efendimizin Haber Verdiği Kıyamet Alametleri Ve Hadisleri Büyük Alimler Tarafından Tartışılmaktadır.
Hocaların Bu Konu Ve Hadisler Olarak Güvenlir Hadisler Olduğunu Ortaya Sürdü
#Buhari #Müslüm Ve Benzeri Gibi
Video
Devamı

13 Temmuz 2016 Çarşamba

İnsanı helak eden 76 büyük günah!


“Allah’ın emirlerini yerine getirmeme ve yasakladığı şeyleri yapma şeklinde” tarif edilen günah, aynı zamanda insanı Allah’ın yolundan uzaklaştıran bir başkaldırı olarak da tanımlanır. Pek çok çeşidi olan ve din âlimlerince ayet ve hadislerden hareketle, büyük ve küçük günahlar diye ikiye ayrılmış. Işık Yayınları’ndan İlahiyatçı yazar Murad Karasoy imzasıyla çıkan “Büyük Günahlar” isimli kitap günah kavramını, insanı günaha sevk eden nedenleri ve günah çeşitlerini ele alıyor. Büyük günah ile küçük günah arasındaki farkın detayları ile anlatıldığı kitapta günahı büyükleştiren kriterlere de geniş yer verilmiş. Kuran-ı Kerim’de geçen büyük günahların ayetlerle nasıl anlatıldığı “Büyük Günahlar” kitabının odak noktası ise; 76 büyük günah. Kitabın ön sözünde, "günah kavramı" için, “Büyük olsun, küçük olsun, her günah esasında Allah’a karşı yapılmış bir edepsizliktir, çizgi dışına çıkmaktır. Aynı zamanda büyüklerimizin ifadesiyle küfre doğkullanru bir adım atmadır. Çünkü her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır.” Yorumunu yapan Murad Aksoy kaynak olarak ise, kıraat, hadis, cerh, tadil, tarih, hal tercümeleri, akait, fıkıh usulü hakkında yaklaşık 214 eser yazmış büyük İslam alimi İmam Zehebî’nin ölçülerine göre hareket etmiş. Bir anlamda İmam Zehebi'nin "Kitabu'l-Kebair" kitabını sadeleştiren Aksoy, büyük günahları 76 başlık altında ele almış. "Büyük günah işleyen birisinin dini statüsünün ne olduğuna dair" ve bu mihvalde en çok merak edilen sorulara, ayet ve hadis kaynaklı cevapların verildiği kitapta, günahtan korunmanın yolları da var. Kitapta ayrıca, Peygamber Efendimizin zina yapmak için kendisinden izin isteyen bir sahabeyi ikna etmesi konusuna da yer verilmiş. ”Büyük Günahlar” kitabına göre insanı helak eden 76 büyük günah şöyle:
1. Büyük Günahların En Büyüğü: Allah’a Ortak Koşmak (Şirk)
2. Ana Babaya Asi Olmak, Onlara Eziyet Etmek
3. Yalan Yere Şahitlik Etmek
4. İnsan Öldürmek
5. Sihir (Büyü) Yapmak
6. Namazı Terk Etmek
7. Zekâtı Vermemek
8. Faiz Yemek
9. Yetim Malını Yemek ve Ona Zulmetmek
10. Allah’a ve Resûlü’ne Yalan İsnad Etmek
11. Özürsüz Olarak Ramazanda Bir Gün Bile Oruç Tutmamak
12. Savaş Meydanından Kaçmak
13. Zina Yapmak
14. İdarecinin Halkını Aldatması, Onlara Zulmedip Zorbalık Yapması
15. Haram Olan İçkiyi (Hamr) İçmek
16. Kibirlenmek, Kendini Beğenmek, Övünmek
17. Livata
18. İffetli Kadın veya Erkeğe İftirada Bulunmak
19. Kamu Malından, Ganimetten, Devletten ve Zekâttan Çalmak
20. Haksız Yollarla İnsanların Mallarına El Koymak, Haram Yemek, Haram Kazanç
21. Hırsızlık Yapmak
22. Yol Kesmek
23. Yalan Yere Yemin Etmek
24. Çok Yalan Söylemek, Sözlerinin Çoğu Yalan Olmak
25. İntihar Etmek
26. İdarecinin ve Hâkimin Adaletsiz Olması, Haksızlık Yapması, Rüşvet Almak
27. Deyyusluk, İki Kişi Arasında Bozgunculuk İçin Çalışmak
28. Karşı Cinse Özenmek (Erkeğin Kadına Kadının da Erkeğe Benzemesi)
29. Hulle Yapmak ve Yaptırmak
30. Ölü Eti, Leş, Kan ve Domuz Eti Yemek
31. İdrardan Sakınmamak
32. Haraç Toplamak
33. Riyakârlık Yapmak, Gösteriş, İkiyüzlülük
34. Allah ve Resûlüne İhanet Etmek, Emanete Hiyanet
35. İlmi Gizlemek ve Sadece Dünya İçin Öğrenmek
36. İyiliği Başa Kakmak
37. Kaderi Yalanlamak ve İnkâr Etmek
38. Başkalarının Söz ve Sırlarını Öğrenmeye Çalışmak
39. Lanet Etmek, Sövmek
40. Sözünde Durmamak, Ahde Vefasızlık
41. Kâhin, Büyücü ve Müneccimi Tasdik Etmek
42. Kadının Kocasına Haksız Yere Huysuzluk Yapması (Nüşûz)
43. Akrabaların Hakkını Gözetmemek, Onlarla İlişkiyi Kesmek
44. Resim Yapmak
45. Söz Taşımak, Koğuculuk
46. Ölenin Ardından Ağıtta Aşırı Gitmek
47. Nesebe ve Soya Sövmek
48. Baş Kaldırmak, İsyan Etmek, Haddi Aşmak, Başkalarının Hukukunu Çiğnemek, Serkeşlik Etmek
49. Gücü Yettiği Hâlde Haccı Terk Etmek
50. Müslüman’a Eziyet Etmek ve Ona Sövmek, Küfretmek
51. Allah Dostlarına Eziyet Etmek ve Onlara Düşman Olmak
52. Elbiseyi Kibir Maksatlı Uzatmak (Elbise ile Gösteriş Yapmak)
53. Erkeğin İpek Giymesi, Altın Kullanması
54. Kölenin Efendisinden Kaçması
55. Allah’tan Başkasının Adına Kurban Kesmek
56- İnsanlara Yol Gösteren Levhaların ve Hudut İşaretlerinin Yerini Değiştirmek ve Sökmek
57. Sahabe Efendilerimize Sövmek, Kötü Söz Söylemek
58. Ensardan Herhangi Birine Sövmek, Kötü Söz Söylemek
59. Dalalete Çağırmak, Bid’atçılık, Kötü Bir Çığır Açmak
60. Peruk Takmak, Dişlerin Arasını Seyreltmek ve Dövme Yaptırmak
61. Herhangi Bir Kesici Aleti, Silahı Kardeşine Doğru Tutarak Korkutmak
62. Bilerek Babasından Başkasına Baba Demek
63. Uğursuzluğa İnanmak
64. Altın ve Gümüş Kaptan Yemek İçmek ve Kullanmak
65. Cedelleşmek, Diyalektik, Kur’ân ve Dini Konularda Deliller Aramak
66. Eşine, Hizmetçilerine, Zayıflara ve Kölelere Haksızlık Edip Zulmetmek ve Eziyet Etmek
67. Tartıda ve Ölçüde Haksızlık Yapmak
68. Allah’ın Azabından (Mekr’inden) Emin Olmak
69. Allah’ın Rahmetinden Ümit Kesmek
70. İyiliğe Karşı Nankörlük Yapmak
71. Fazla Suyu Hapsedip Kimseye Vermemek
72. Hayvanın Yüzünü Dağlamak
73. Kumar Oynamak
74. Harem (Mekke) Bölgesinde Taşkınlık Yapmak
75. Özürsüz Cuma Namazını Terk Etmek, Bunda Israrcı Olmak
76. Müslümanları Gizlice İzlemek ve Mahremlerini Açığa Çıkarmak
Devamı

11 Temmuz 2016 Pazartesi

DECCAL Hazırlandı GELİYOR! ! Kıyamet Yaklaşıyor!


Peygamberlerin ümmetini uyardığı ve iblisin rüyalarını süsleyen ahirzamanda çıkacak bu dehşetli kötü zat imtihan amaçlı sahip olduğu yetenekleriyle etrafında taraftarlar toplayacaktır. Önceleri peygamber olduğunu iddia edecek ve büyüyen desteklerden sonra ilah olduğunu söyleyecektir. Şeytan ve cinlerin yardımı ile insanları görünüş babında aldatacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), deccalı tanımamız için işaretleri sahabelerle paylaşmıştır. Hz. Adem'in yaratılışından itibaren Kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccaldan daha büyük bir hadise (büyük bir fitne) yoktur.(Müslim, Fiten: 126) Şüphesiz, ben sizi, ona karşı uyarıyorum. Hiçbir peygamber yoktur ki, gönderildiği toplumu ona karşı uyarmamış olsun. Nitekim Hz. Nuh da (a.s.) kavmini ona karşı uyarmıştı. Ama ben size Deccal hakkında hiçbir peygamberin kavmine söylemediği bir söz söyleyeceğim. Haberiniz olsun ki, o kördür, Halbuki Allah asla kör değildir.(Buharî, Fiten: 26) Kör olduğu halde insanlara, "Ben sizin Rabbinizim' der. Halbuki sizin Rabbiniz kör değildir (yaratıklara benzemekten, her türlü kusur ve noksanlıktan uzaktır).(Müsned, 3:367-368.13) Allah kör değildir. Dikkat edin. Mesih-ı Deccalın sağ gözü kördür. Gözü sanki fırlamış bir üzüm tanesi gibidir.( Buharî, Fiten: 26) Silik gözlüdür.(Ebû Davud, Kitabü'l-Melahim 4:116-117) Hadislerde deccalın tek gözlü ya da gözü kör şeklinde açıklamaları, bugün faaliyette bulunan yahudi ve masondestekli "illuminati" örgütünün bekleyip ortam hazırladığı şahsı işaret eder. Günümüzde Müslümanların idari yönetimlerini ele geçiren bu örgüt, başka topraklarda zulüm gören Müslümanlara karşı sessiz kalınmasını ne yazık ki başarmışlardır.
Deccal dünyada 40 gün kalacak, bir günü 1 yıl gibi, diğer 1 günü 1 ay gibi, diğer 1 günü 1 hafta gibi, ve geri kalan diğer kalan günler (37 gün) bizim normal günlerimiz gibi olacak. (Sahih Müslim) Deccal hem manen hem bedenen insanların arasında olacaktır. 3 gün manen ve 37 gün bedenen yeryüzünde bulunacaktır. Deccal kelimesinin ebced değeri 37 göstermesi, bedenen insanlar arasında kalacağı gün sayısına işaret eder. Deccalin manen insanların arasında kalacağı mevzuya gelelim. Hadisteki 3 gün, yıl-ay-hafta şeklinde olması aynı zamanda 3 farklı mekana da işaret eder. Yüce kitabımız Kuranı Kerim'de Allah katında bir günün dünya zamanındaki 1000 yıla eşit olduğu belirtilmiştir (Hacc Süresi /47).O zaman böyle bir hesaplama yapılsa ilginç gelecektir. Hadisteki 1 gün, 1 yıl gibi, 1000/1 yıl=1000 yıl. Hadisteki 1 gün, 1 ay gibi, 1000/12 ay=83.33 yıl. Hadisteki 1 gün, 1 hafta gibi, 1000/52 hafta=19.23 yıl.
Masonik düşünce ilk temellerini İngiltere'de (hadislerde belirtilen deccalın tutsak adası) 10. yüzyılda yani 900 lü yıllarda atılmıştır. 1000 yıl sonrası 1921 yılında yahudi masonlar tarafından CFR örgütünün kurulması ile Deccaliyet İngiltere'den Amerika'ya taşınmıştır. Melhame (büyük savaş) ile İstanbulun fethi arasında 6 sene vardır . Yedinci seneside deccal çıkar.(Taberani(20/108) Alnında (deccal), iki gözünün arasında “ke-fe-re, yani kâfir” yazılıdır. (Buhari, Fiten: 27;Müslim, Fiten: 100-103, (169)-(2933)). Bu hadisi takip eden Yahudiler prototip amaçlı tarihi bir olay gerçekleştirmişlerdir. 1914 yılında başlayan Dünya Savaşından 6 yıl sonra İstanbul yabancı işgalciler tarafından işgal edilmiştir. 7. yılda CFR örgütü (Council on Foreign Relationships) kurularak simgesel olarak Deccal'ın çıkışını göstermeye çalışmışlardır. Bu örgütü kuran Baba Rockfeller'in oğlu David Rockefeller'ın bir gözünün kör olması deccal benzerliğiyle Hz.Mehdi'nin çıkış işareti olmuştur. 1921 yılına 83 yılı eklediğimizde 2004 yılı çıkar. Bu yılda ilk defa uluslararası babında "Büyük Ortadoğu Projesi" yani "Kudüs tabanlı Büyük İsrail Devleti" açıklamalarıyla Deccaliyet Amerika'dan İsrail'e taşınmıştır. George W. Bush 20 Ocak 2004 tarihinde ulusa sesleniş konuşmasında Büyük Ortadoğu Projesi’ne dikkatleri çekmişti. 2004 yılının yaz aylarında bu proje G7 ülkelerinin toplandığı bir zamanda uluslararası çapta dile getirilmiştir. 2004 yılına 19 yıl eklediğimizde 2023 yılı ortaya çıkar. Biz 2023 yılından sonraki yıllarda deccalın vücuden ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Çünkü bu yılda hadis ve ebced analizlerinde İsrail ortadan kalkacaktır. En doğrusunu Allah bilir. Perişan olup ülkeleri yok olan yahudiler, son umutları olan Deccalı doğu tarafında bulunan İsfahanlı yetmişbin yahudi yardımıyla ortaya çıkaracaklardır. Aşağıdaki hadisler bize ışık tutmaktadır. Bugün İsfahan, İran Devleti sınırları içerisinde Horasan bölgesine yakın bir yerde bulunmaktadır Deccal'e Isfahan yahudilerinden yetmişbin yahudi tabi olur. Hepsinin üzerlerinde taylasan vardır.(RE. 506/9,Hz. Enes RA) Deccal şarktan, Horasan'dan çıkar ve ona kalkan yüzlüler tabi olur. (RE. 97/7,Hz. Ebubekir RA) Sonuç olarak, 2023 yılından sonraki yıllarda Deccal ve onu öldürecek olan Hz. İsa (a.s) bedenen ortaya çıkacaklardır.. En doğrusunu Allah bilir.
Video
Devamı

8 Temmuz 2016 Cuma

MEHDİ ZUHUR ETTİ DEYİP KIYAMET SAVAŞINA HAZIRLANIYORLAR


Siz daha ne gördünüz ki, “Tanrıyı kıyamete zorlayanlar” ya da Melheme-i Kübra’ya hazırlananlar bölgede yaşayanların üçte ikisinin öleceği bir savaşa hazırlanıyorlar.. Bölgede Yahudi bırakmayacaklar.. Iran, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan cehenneme çevrilecek. Yemen, Umman’da taş üstünde taş kalmayacak. Körfezden bir duman yükselecek. Kâbe ve Mescid-i Aksa yıkılacak. Bu konuda o kadar çok şey yazılıp çiziliyor ki, sapla saman birbirine karışmış durumda.. Herkes, bazı Müslümanı, bazı Yahudisi, bazı Hristiyanı bu cehenneme odun taşımaya devam ediyor.. Sadece bu üç grup değil, grupların kendi içinde çatışması söz konusu. Al sana Sufi, Selefi ve Şii’sinin Suriye’deki halleri. Hele bir Mehdi gelsin, görürüz.. Mehdi hidayete erdirecekmiş. Babanız peygamber olsa gelse, sizi hidayete erdiremez. Hadi Allah’tır, Kur’an- Kerim’dir. İman ederseniz.. Yoksa peygamberlerin de böyle bir gücü yok. Onlar sadece kurtuluşa, Allah’a, resulüne, kitaba çağırırlar. Düşünün bir Mehdi geldi ve dedi ki “Fırka-i Naciye Ehl-i Sünnet’tir. Diğerleri batıl.” Tasavvuf ehlinden biri mesela, ne Şii kabul eder bunu, ne Selefi.. O Mehdi’yi de yaşatmak istemez Şiiler.. Ve tabi ona tabi olanları.. Savaş çıkar. Mehdi konusu Şia’da iman konusu. Gelecek kişi de belli, kayıp imam. Yani gelince diyecek ki “Tek İslam vardır. O da Şia, Ehl-i Beyt taraftarlığı, ötekiler batıldır, sapmadır. Fırka-i Naciye, Şia’dır”. Sünni kardeşler bunu kabul edecek misiniz? Selefiler bunu kabul edecek mi? Siz daha ne gördünüz ki. Savaş mı gördünüz, terör mü gördünüz.
Ha, bu arada ABD, İsrail, İngiltere kripto bir mehdiyi piyasaya sürerse ne yapacaksınız.. Zaten İngilizlerin hilafeti buzdolabına kaldırtmasının sebebi buydu. O zaman Şerif Hüseyin’i Halife ilan etmek istiyorlardı. Vahdeddin, hilafeti devretmeyince bu proje başarılı olmadı. Hilafet sorununu çözselerdi, ardından Mehdilik konusu gündeme gelecekti. Ahmed-i Necat’a göre Mehdi geldi, yani zuhur etti, beklenen ilanı. Suriye’deki İran’ın varlığı biraz da bu teoloji ile ilgili. Şam, Kudüs, Mekke ve İstanbul koridoru bu açıdan önemli. Bir de kıyamet savaşının gerçekleşeceği coğrafyada şimdiden varolmak istiyorlar.. Misbah Yazdi, Ahmed-i Necat’ın arkasındaki isim. 1953 yılında kurulan, Hüccetiye tarikatına göre Mehdi’nin zuhuru gerçekleşti, ilanı için şartların olgunlaşması bekleniyor. Bu da kıyamet savaşları için bu konuya iman edenlerin hazırlık yapmalarına sebep oluyor. Biz savaş ya da terörden bahsederken aslında birileri kıyamet savaşına hazırlanıyor. Cihad ediyor ve şehadete hazırlanıyor. Mehdi’ye asker olacak ve cennete ulaşacak. Bu bildik terör teorilerinden hiç birine uymaz.. Bu sadece bu bölgeyi ilgilendiren bir konu değil. Amerikalı evangelistler, Yahudiler, Farisiler hepsi bu senaryoda bir yere oturuyor.. Eğer korkulan olur ve bu çatışma kutsal mekânlara sıçrayacak olursa bunun faturası çok ağır olur. Filistin topraklarında Yahudi kalmaz mesela. İsrail, Şii tehdidine karşı DAEŞ’in dengeleyici olduğunu düşünse de, bu çatışmalar, Suriye’deki belirsizliklerden beslenerek büyümeye devam edecek olursa, kimse geleceğinden emin olamaz.. Müslümanlar kendi içlerinde İran Şia’sını, Suudi Vehhabi’liğini, Türkiye’deki radikal hareketleri kontrol altına alması gerek. Kesinlikle bir an evvel Suriye ve Mısır’daki diktatörlüklerin tasfiye edilmesi gerek. Aynı şekilde kangren hale gelen Afganistan’daki trajedinin sona erdirilmesi gerek. Bu anlamda İslam barış gücünün bir an evvel kurulması gerek. Suriye ve Afganistan’da olduğu gibi, bölgeye ne kadar çok batılı ülke girerse, kendi topraklarında, güvenlikleri açısından o kadar büyük risk oluştururlar.. İslam topraklarındaki yabancılar gitmeli, İslam ülkelerinin başındaki kukla yöneticiler geri çekilmeli. Yoksa İslam dünyasındaki bu kan ve gözyaşı tüm dünyayı boğar.. İsrail diye bir şey kalmaz.. Neyi korumayı düşünüyorsanız onu kaybedersiniz..
Sadece sonuca bakarak gerçeği anlayamazsınız. Sorun daha derin ve can alıcı.. Bu yaşananlar daha bu işin ilk evreleri.. Yarın çok geç olabilir.. Ve herkes çok ağır bir bedel ödeyebilir. Bu cinayetlere destek verenler, yangına körükle giden hainler cezalandırılmalı, susturulmalı. Kimse bunlara destek vermemeli. Batılılar Paralel, PKK, PYD’ye verdikleri destekten vazgeçmeli. Batılılar çifte standarttan vazgeçmeli.. F. Erdal, Sisi, PKK, PYD, Paralel yapıya arka çıkarak, destek vererek bir yere gidemezsiniz.. Bu ateş herkesi yakar.. Yarın söndürmek isteseniz de söndüremeyebilirsiniz.. İş işten geçmiş olabilir.. Karga besleyenler besledikleri kargaların kurbanı olabilirler.. Selam ve dua ile..
Devamı

7 Haziran 2016 Salı

Gusül Abdesti Nasıl Alınır


Gusül (Boy Abdesti) Gasl, yıkamak demektir. Gusül ve iğtisal da, yıkanma anlamını taşır. Din deyiminde gusül: Bütün bedenin yıkanmasıdır, boy abdesti alınmasıdır. Buna taharet-i kübra (büyük temizlik) denir. Böyle bir temizliği gerektiren hal cünüplüktür. Ayrıca kadınların hayız ve nifas kanlarının sona ermesidir. Cünüplük hali ise, aşağıda açıklanacağı üzere, şehvetle meninin atılmasından ve cinsel ilişkiden meydana gelir. Buna "cenabet olmak" ta denir. Kısaca gusül abdestini nasıl alırız? Gusletmek, yani boy abdesti almak isteyen bir kişi önce besmele okur ve : "Niyet ettim Allah rızası için gusül abdesti almaya" diye niyet eder. Elleri bileklere kadar yıkadıktan sonra edep yerlerini temizler. Bundan sonra sağ avucuyla ağzına üç kere su alır ve her defasında ağzını boğazına kadar gargara şeklinde çalkalar. Oruçlu ise boğazına su kaçmamasına dikkat eder. Sağ avucuyla burnuna, genzine kadar üç defa su çeker, her defasında sol eliyle burnunu temizler. Bundan sonra tıpkı namaz abdesti gibi abdest alır. Abdest aldıktan sonra önce başına, sonra sağ, daha sonra da sol omuza üçer defa su döker ve vücudunu yıkar. Suyu her döküşte elleriyle vücudunu iyice ovuşturur. İğne ucu kadar kuru yer kalmaksızın vücudun her tarafını güzelce yıkar. Gusülde bıyık, saç ve sakal diplerine suyun iyice işlemesi için ovuşturulur. Göbek boşluğu, küpe delikleri dikkat edilerek yıkanır. Böylece gusül abdesti almış oluruz. * Bayanlar ve Erkekler aynı şekilde gusül abdesti alır. Kadın, kız için ayrı erkek için ayrı bir boy abdesti alınış şekli yoktur. Guslü (Boy abdesti) Gerektiren Haller: a. Cünüplük: Cinsî münasebet, ihtilam ve ne şekilde olursa olsun meninin vücut dışına çıkması boy abdestini gerektirir. b. Hayız (âdet hali, âdet görme, adet kanaması, aybaşı hali, regl) ve Nifas (Lohusalık): Hayız ve nifas hali sona erince gusül farz olur. Şehvetle yerinden ayrılan ve şehvetle dışarıya atılan bir meniden dolayı gusletmek gerekir. Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvet kesildikten sonra dışarıya atılan meniden dolayı da, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gusletmek gerekir. Fakat İmam Ebu Yusuf'a göre gusül gerekmez. Rüyada şehvetle ayrılan bir meninin, şehvet kesildikten sonra dışarıya akıtılmasını sağlamak için tenasül organını tutmak ve sonra dışarıya akıtmakta, misafir ve soğukta bulunanlar için İmam Ebu Yusuf görüşünü seçmekte kolaylık vardır. Bu yönden bu görüşün tercih edilmesini uygun görenler vardır. Bakmak ve dokunmak suretiyle şehvetle gelen meniden dolayı da gusletmek gerekir. Cinsel ilişki halinde sünnet yerinin veya o kadar bir kısmın duhulü ile, buluğ çağına ermiş erkek ve kadının gusletmeleri gerekir. Meninin gelip gelmemesine bakılmaz. Namaza devam için taharette tedbirli olmak lazımdır. Bu ve buna benzer hangi haller olursa olsun ihtiyat olan yol gusletmek suretiyle şüpheli hallerden sakınmaktır. Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz. Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir. Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir. Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır: Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur. Sarhoş veya bayılmış olan bir kimse uykusundan uyanıp da, kendisinde meni bulacak olsa, gusletmesi gerekir. Mezi bulacak olsa yıkanması gerekmez. İdrarını yaparken, tenasül organı uyanık olduğu halde meni gelse, yıkanması gerekir. Organ uyanık olmayınca; gusletmek gerekmez, çünkü uyanıklık şehvetin bulunmasına delildir. Bir erkek veya bir kadın rüyada ihtilam olsa da, meni dışarıya çıkmış olmasa, yıkanmak gerekmez. İmam Muhammed'e göre, böyle bir kadının ihtiyat olarak yıkanması gerekir. Çünkü kadından çıkacak bir sıvının yine ona dönmesi ihtimali vardır. İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir. Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur. Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez. Bir yatakta yatıp uyuyan iki kimse, uyandıkları zaman ihtilam olduklarını hatırlamayarak yatakta meni gibi bir yaşlık görseler veya kurumuş meni görüp de o yatakta kendilerinden önce başka bir kimse yatmış olsa bu durumda meninin kime ait olduğu bilinmese her ikisinin de ihtiyaten yıkanması gerekir. Şehvet olmayıp da döğülmeden, ağır bir yük kaldırmadan ve yüksek bir yerden düşmeden dolayı meni gelmesiyle gusül gerekmez. (İmam Şafî'ye göre bu hallerde de gusül abdesti gerekir.) Yerinden şehvetle ayrılan bir meni, bedenin dışına veya dış hükmünde olan yere çıkmadıkça gusül gerekmez. Bakire bir kızın bekaretini yok etmemek sureti ile evliliğin ilk gecesinde yapılan bir ilişkide meni gelmeyince gusül gerekmez; çünkü bekaret, sünnet yerine kadar duhule engel olmuş demektir. Cünüplük, hayız veya nefselik (loğusalık) halinde iken, gayrimüslim bir kadın veya gayrimüslim bir erkek ihtida etse, gusletmesi farz olur. Hayız veya nefseliği son bulmuş olsa da, yıkanmamış bulunsa, yine gusül gerekir. Fakat yıkanmış bulunan veya henüz cünüplük, hayız ve nefselik haline düşmemiş olan erkek veya kadın gayrimüslim ihtida etse, yıkanması mendub olur. Gusül Abdestinin Farzları: 1. Ağza su alıp boğaza kadar çalkalamak. 2. Burna su çekip yıkamak. 3. Bütün vücudu ıslanmayan yer kalmayacak şekilde yıkamak. Gusül Abdestinin Sünnetleri: 1. Gusle niyet etmek. 2. Besmele ile başlamak. 3. Bedenin bir tarafında pislik varsa onu önceden güzelce temizlemek. 4. Avret yerini yıkamak 5. Gusülden evvel abdest almak. 6. Bedenine üç defa su dökmek ve suyu bedenin her tarafına ulaştırmak. 7. Su dökünmeye baştan başlamak, sonra sağ omzuna, sonra sol omzuna dökmek ilk defa döktüğü zaman bedeni ovmak ve suyu bedenin her tarafına ulaştırmak. 8. Ayağının olduğu yere su birikirse, abdest aldığı zaman ayak yıkamasını sonraya bırakmak. Kaynak: Büyük İslam İlmihâli, Türkiye Cumhuriyetinin beşinci Diyanet İşleri Başkanı, Ömer Nasuhi Bilmen
Devamı